Blog Detayı

www.gokalphukuk.com.tr

Komşuluk Hukuku

Kentleşmenin, kalabalık şehirlerde yaşamanın doğal bir sonucu olarak zaman içerisinde komşuluk ilişkileri zayıflamakta, insanların birbirine olan hoşgörüsü ve bağlılığı da azalmakta. Bu da beraberinde birçok sorunu getirmektedir. Bunlardan birisi de komşuluk ilişkileri. Küçük ve komşuluk diyaloglarının samimi olduğu kentlerde komşular arasındaki sorunlar çok daha kısa sürede ve kolay bir şekilde halledilebilirken, kişilerin birbirlerini tanımadığı ve aralarında yakınlık ilişkisinin bulunmadığı durumlarda her ne kadar, komşuluk hukukuna aykırı davranışlara karşı uyarılar yapılsa da bir sonuç elde edilemeyebiliyor. Türk Hukukunda bu konuda özel bir mevzuat bulunmamakla birlikte, Kat Mülkiyeti Kanunu, Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nda komşuluk hukukuna ilişkin bir takım düzenlemeler yer almaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun Komşu Hakkı’na ilişkin düzenlemelerinden olan 737. Maddesinde Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.

Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.

Yerel adeta uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

 

Kanun koyucu bu düzenlemesinin ikinci fıkrasında bilhassa “komşular” terimine yer vermiştir. Dolayısı ile bu madde kapsamında koruma altına alınanlar ve yine kendisine yükümlülük yüklenenler sadece taşınmaz malikleri değil, aynı zamanda bu taşınmazı bilfiil kullanan kiracılar ya da intifa, irtifak hakkı sahipleridir.

 

Taşınmazdan yararlanan kişi ya da malik taşınmazını kullanırken komşularının haklarını zedelememek, saygılı davranmak zorundadır. Aksi halde ilgili kanun hükmüne dayalı olarak hakimin müdahalesi talep edilebilecektir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda açılacak olan müdahalenin men’i ya da zararın giderilmesine ilişkin davalarda hakim taşınmazın, taşınmazın bulunduğu çevrenin özelliklerini ve somut durumu objektif bir biçimde ele almak ile yükümlüdür. Örneğin bağımsız bölümde herhangi bir onarım ya da tadilat yapılması durumunda diğer komşuların, bu duruma gereken kolaylığı göstermeleri, iyiniyet çerçevesinde katlanma yükümlülükleri bulunmaktadır. Diğer yandan ise onarımı yaptıran kişinin, bu onarımı diğer bağımsız bölüm sakinlerine rahatsızlık vermeyecek şekilde en makul çözümü bularak yaptırması gerekmektedir. Komşusunun tadilat nedeni ile yaptığı gürültüye ya da haksız eyleme ilişkin açılan davada hakimin her iki tarafın da çıkarını gözetmek, mevcut durumu ve yerel örf adeti göz önünde bulundurarak hakkaniyet çerçevesinde karar vermesi gerekmektedir.

 

Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 18. Maddesinde “Kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler.

 

Bu kanunda kat maliklerinin borçlarına dair olan hükümler, bağımsız bölümlerdeki kiracılara ve oturma (Sükna,) hakkı sahiplerine veya bu bölümlerden herhangi bir suretle devamlı olarak faydalananlara da uygulanır; bu borçları yerine getirmeyenler kat malikleriyle birlikte, müteselsil olarak sorumlu olur.”

Söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde apartman yönetimi tarafından ihtarda bulunulmasının sağlanması, bu ihtarın çözüm getirmemesi halinde ise dava yoluna gidilmesi mümkündür. Söz konusu davada hakim tarafların Kat Mülkiyeti Kanunu gereği yükümlülüklerini, yönetim planında yer alan maddeleri öncelikle nazara almak durumundadır. Kanun ve yönetim planında herhangi bir düzenlemenin bulunmaması halinde ise hakim genel hükümlere göre karar verecektir.

 

Kanunun 33. Maddesinde Kat maliklerinden birinin yahut onun katından kira akdine, oturma hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı surette faydalanan kimsenin, borç ve yükümlerini yerine getirmemesi yüzünden zarar gören kat maliki veya kat malikleri, anagayrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesine başvurarak hâkimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, ilgilileri dinledikten sonra, bu kanuna ve yönetim planına ve bunlarda bir hüküm yoksa, genel hükümlere ve hakkaniyet kaidelerine göre derhal kararını verir ve bunun, tesbit edeceği kısa bir süre içinde yerine getirilmesi lüzumunu ilgiliye tefhim veya tebliğ eder.” hükmü amirdir. Hakimin verdiği süre içerisinde kararı yerine getirmeyen kişi hakkında ise aynı mahkeme tarafından idari para cezası uygulanması mümkündür.

Haksız eyleme son verilmesinin talep edilebilmesinin yanı sıra, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyen kat maliki hakkında mülkiyetin devredilmesi istemi ile dava açılması da mümkündür. Ancak bu durum Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 25. Maddesinde sınırlı bir şekilde sayılan durumlarda talep edilebilecektir.

Ayrıca Kabahatler Kanunu çerçevesinde gürültü, işgal ve sair durumlarda işlenen fiilin niteliği doğrultusunda kolluk kuvvetleri ya da zabıta tarafından idari para cezası uygulanması da mümkündür.

Sonuç olarak, komşuluk hukukuna aykırı davranışlar sergilenmesi halinde kanuni başvuruların yapılması; hakim ya da kolluk kuvvetleri vasıtası ile durumun çözülmesi mümkündür. Ancak bu çözüm yollarından herhangi birisine başvurmak, her gün birbiri ile karşılaşmak zorunda olan komşular açısından daha gergin bir durum yaratacaktır. Öncelikle karşılıklı nezaket çerçevesinde, uzlaşmacı bir tavır ile sorunların halledilmesi; gerekirse yönetim planına çeşitli düzenlemelerin konulması ile sorunların çözüme kavuşturulması; hem kalıcı hem de daha barışçıl bir yoldur. 


ÖNCEKİ BLOG   SONRAKİ BLOG